Anayasa Mahkemesine Göre 15 Yaşını Dolduran Çocuğun Tutuklanmasına Karar Verilmesi Anayasaya Uygun Mudur?
Anayasa Mahkemesi bu sorunun cevabını, 11/7/2024 tarihli E.E.T. Başvurusunda (Başvuru Numarası: 2021/35038) ele aldı.
Anayasa Mahkemesi, suç tarihinde çocuk olan başvurucu hakkında suç tarihinden uzun süre geçtikten sonra, kovuşturmanın duruşma aşamasında uygulanan tutuklama tedbirinin, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlali niteliğinde olup olmadığına dair karar verdi.
Somut olayda, yargılamayı yapan Ağır Ceza Mahkemesi atılı suçun vasıf ve mahiyeti, adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağı, mevcut delil durumu ve atılı suçun katalog suçlardan olduğu gerekçesiyle başvurucunun tutuklanmasına karar vermiştir.
Başvuruda, yargılama sırasında çocuk olan başvurucunun adli kontrol tedbirine uyduğu, duruşmaya kendiliğinden katıldığı ve hakkında kaçma şüphesi bulunduğuna dair delil olmadığı hâlde kaçma şüphesi olduğundan bahisle adli kontrol tedbiri uygulanmasına dair karardan bir yıl sonra tutuklanmasına karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, iddia edilen olayın gerçek olmadığına dair adli rapor olduğu ve kaçma şüphesine dair bir veri olmadığı hâlde kaçma şüphesi bulunduğu kanaatine ne şekilde varıldığına ilişkin bir gerekçe sunulmadan tutuklama kararı verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği ileri sürülmüştür.
Anayasa Mahkemesi, somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağı olup olmadığını incelemiş, başvuruda adli kontrol tedbirlerine uymasına rağmen yargılama aşamasında tutuklama kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğu iddiası üzerinde durmuş ve adli kontrol tedbirlerine uyulsa bile soruşturma veya kovuşturma aşamasında şüpheli ya da sanıklar hakkında tutuklama tedbirine başvurulmasının önünde kanundan kaynaklanan bir engelin bulunmadığı, dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağının bulunduğu sonucuna varmıştır.
Devamla Mahkeme, Başsavcılığın tutuklama yasağı bulunması nedeniyle başvurucu hakkında tutuklama talep edilemediğini belirtmiş olmasına rağmen başvurucunun suç tarihi itibarıyla 15 yaşını doldurmuş ve isnat edilen suçun üst sınırının beş yıldan fazla olması dolayısıyla somut başvuru bakımından bir tutuklama yasağı bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır.
Anayasa Mahkemesi başvuruya konu yargılama sürecinde, tutuklama kararında kaçma şüphesini uyandıran somut olgularla bağlantı kurulmadan suçun niteliğine (katalog suçlar arasında yer almasına) atıf yapılmış olduğunu oysa bir suçun niteliği veya bu suça ilişkin olarak verilebilecek cezanın ağırlığının her zaman kaçma tehlikesinin bulunduğunu ortaya koyan bir durum olarak kabul edilemeyeceğini, ceza soruşturması veya kovuşturması esnasında uygulanan tutuklama tedbirleri bakımından kaçma şüphesinin bulunup bulunmadığının veya devam edip etmediğinin belirlenmesinde -suçun ya da cezanın niteliğine ilişkin olanların yanı sıra- şüphelinin veya sanığın durumunun da özellikle dikkate alınması gerektiğini vurgulamıştır. Eren Erdem kararı (Başvuru Numarası: 2019/9120) gibi daha önceki kararlarında tutuklama tedbirinin meşruluğunu denetlerken suçun ya da cezanın niteliğine ilişkin olanlara ek olarak sanığa ilişkin subjektif unsurlar olarak nitelendirdiği ve tutuklama kararının meşruluk değerlendirmesinde göz önünde bulundurduğu kriterleri bir kez daha şu şekilde sıralamıştır:
- Sanığın sabit bir yerleşim yerinin olup olmadığı,
- Mesleği,
- Mal varlığı,
- Ailesinden veya işinden kaynaklanan bağlantıları,
- Yakalanma şekli,
- Süreç içindeki tavır ve davranışları,
- Başka bir ülkeye gitmesini veya orada barınmasını kolaylaştıran bazı özel şartların olup olmadığı,
- Kişilik özelliklerini ortaya koyan olgular,
- Ahlaki durumunu gösteren tutum ve eylemleri gibi kişisel unsurlar.
Görüldüğü gibi Mahkeme, tutuklama kararının meşru kabul edilebilmesi için suçun ya da cezanın niteliğine ilişkin kriterlere ek olarak sanığa ilişkin bir dizi subjektif unsurdan hareketle kaçma şüphesinin somut olgularla ortaya konulmasını zorunlu görmektedir.
Özetle Mahkeme, ceza yargılaması sistemi içinde suçla ilişkilendirilen kişinin çocuk olması halinde, suça sürüklenen kişinin suç tarihi itibarıyla 15 yaşını doldurmuş ve isnat edilen suçun üst sınırının beş yıldan fazla olması durumunda kanunilik ilkesi bakımından bir tutuklama yasağı bulunmadığını kabul etmekle birlikte, sanığın şahsına ilişkin kriterden hareketle kaçma şüphesinin somutlaştırılmamasını kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkını ihlali niteliğinde olduğu sonucuna ulaşmıştır.
Somut olay bakımından da tutuklama nedenlerinin bulunduğuna dair olgular yeterli gerekçeyle ortaya konulmadan başvurucu hakkında tutuklama tedbiri uygulanmasının, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına ilişkin olarak Anayasa'nın 13. maddesi ile 19. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan güvencelere aykırı olduğu kabul edilmiştir.