Bilgisayar programlarının ve yazılımlar, nitelikli insan emeğinin özel bir ürünü olmaları sebebiyle hukuk tarafından korunmaktadır. Yazılım ve bilgisayar programları üzerindeki hakların niteliği farklı hukuk sistemlerinde değişiklik göstermektedir. Nitekim yazılım veya bilgisayar programlarına patent hukuku çerçevesinde koruma sağlayan hukuk sistemi yanında eser niteliğinde kabul ederek fikri mülkiyet hukuku çerçevesinde koruma tanıyan hukuk sistemleri sözkonusudur.
Amerika ve Japonya’da yazılımlar fikir eserlerinden çok teknik yaratımlar olarak kabul edildiklerinden, patent altına alınarak patent ve faydalı model koruması altına korunmaktadırlar. ABD’de yazılımlar, patent altına alınarak korunmaktadır. Bunun sonucu olarak Apple, Microsoft, IBM, Sun Microsystem ve benzeri büyük şirketler binlerce yazılımın patentine sahiptirler.
Buna mukabil Kıta Avrupası ülkelerinde kural olarak yazılım ve bilgisayar programları fikri eser olarak kabul edilmekte ve fikri mülkiyet hukuku çerçevesinde korunmaktadırlar. Avrupa Patent Konvansiyonunda ve Avrupa Patent Organizasyonu üyesi pek çok ülkenin yasal düzenlemelerinde yazılımlar patent koruması altına alınmamaktadırlar. Dolayısıyla yazılımlar sadece ABD’de patent ile korunmakta, Avrupa ülkelerinde ve ülkemizde eser korumasından faydalanmaktadır.
Türk hukuku bakımından ilk olarak ifade etmek gerekir ki 22/12/2016 tarih ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu 55/2 maddesinde bilgisayar programlarının tasarım sayılmayacaklarını, 82/2-c maddesinde Bilgisayar programlarının patent verilerek korunamayacağını açıkça hüküm altına almıştır.
Kişilerin fikri emek vererek ortaya çıkarttığı ürünlerinin eser kavramıyla tanımlandığı ve koruma altına alındığı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 2. maddesinde ise bilişim yazılımlarının (bilgisayar programları) eser niteliğinde oldukları açıkça kabul edilmiştir. Kanuna göre bilgisayar programları; “herhangi bir şekilde dil ve yazı ile ifade olunan eserler ve her biçim altında ifade edilen bilgisayar programları ve bir sonraki aşamada program sonucu doğurması koşuluyla bunların hazırlık tasarımları” şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere tüm programlar, işletim sistemleri, arayüzler, modüller, kodlar, eser kapsamına girmekte ve korumadan faydalanmaktadırlar. Burada tasarımlar konusunda dikkat edilmesi gereken husus, tasarımın eser olarak nitelenebilmesi için bir sonraki aşamada program sonucu doğurabilecek aşamada olmalarıdır. Henüz tamamlanmamış algoritmalar, akış şemaları vb. bu nedenle eser olarak korunmamaktadır.
Sonuç olarak, hukuk sistemimizde bilgisayar yazılımları Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu çerçevesinde eser olarak tanımlanmış ve koruma altına alınmıştır.
• Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü fikir ve sanat eserlerine ilişkin kayıt ve tescil ve bandrol işlerini yürütür.
• Emniyet Genel Müdürlüğü telif haklarında re’sen, sınai haklarda şikayet ile polis teşkilatı kanalıyla kanunda düzenlenen işlemleri yürütür.
• İhtisas mahkemeleri olan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri fikri ve sınai hak ihlalleri ve hükümsüzlük davalarına bakarlar.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında Bilgisayar programlarına ilişkin yapılan düzenlemeler önemli bir boşluğu doldurmuştur. Bilgisayar Programlarının Korunması Hakkında 14 Mayıs 1991 tarihli Konsey Direktifi’ne (91/250/AET) uygun olarak yapılan bu düzenlemeler büyük ölçüde gelişmiş ülkelerin düzenlemelerine yakınlaşmamızı sağlamıştır.
• Kayıt ve tescil işlemi, hak sahipliğinin ispatında kolaylık sağlar.
• Bilgisayar oyunlarının kayıt ve tescili ve bandrol kullanılması zorunlu, bilgisayar programlarının ise isteğe bağlı kayıt ve tescilinin yapılması mümkün, bandrol zorunlu değildir.
Bilgisayar Programlarının korunmasını düzenleyen, 91/250/EEC sayılı Direktif m. 9/1, uyarınca, Direktifte yer alan hükümler, patent hukuku, marka hukuku, haksız rekabet kuralları, ticari, sırlar, yarı iletkenler hakkındaki hükümler ve sözleşmeler hukukundan doğan kuralların geçerliliğine etki etmeyecek, bir bilgisayar programı değişik mecralarda korunabilecektir.
• TRIPS 45. maddesi ‘fikri mülkiyet hakkının ihlal edilmesi nedeniyle hak sahibinin uğradığı zararın telafi edilmesine yetecek tazminatın ihlal eden kişi tarafından hak sahibine ödenmesi’ şeklindedir.
• Bir bilgisayar programı program akışı , algoritma , kodlar ve kullanıcı ara yüzden oluşur
• Program akışı ve kodlar korunurken, Algoritma ve arayüz FSEK Kapsamında korunmaz.
• Bir bilgisayar programı geliştirilirken programın yerine getireceği fonksiyonun aşamalarını mantıksal olarak sıralanmasına program akışı denir. FSEK bilgisayar programlarının hazırlık tasarımları da eser sayılır demek suretiyle “program akışına” da bir sonraki aşamada program sonucunu doğurmaları şartı ile koruma sağlamaktadır
• Bilgisayar programlarının programlama dillerinden biriyle yazılması ve bu kodun bilgisayarın anlayacağı dile çevrilmesi olan kaynak kodu , fikri hukuk tarafından korunur.
• Algoritma, bilgisayardan istenen sonucun alınmasını sağlayan mantık aşamalarının sınırlı serisinden oluşan bir uygulama metodudur. Bir işlem metodu olduğundan, başka bir bilgisayar programında kullanılması mümkün bir fikir niteliğindedir. FSEK m. 2/son da bilgisayar programının herhangi bir unsuruna temel oluşturan fikir ve ilkelerin eser sayılmayacağı, madde gerekçesinde, algoritmanın koruma kapsamı dışında olduğu belirtilmiştir. Bilgisayar programlarının geliştirilmesinde fikri hakkın sahibi taraflar arasındaki sözleşmeye göre tespit edilir. Yorum yoluyla fikri hakkın iş sahibi veya programı geliştirene ait olup olmadığı tespit edilir.
Bilgisayar programları FSEK kapsamında yahut patent hukuku kapsamında korunmuyor ise haksız rekabet hükümlerine göre;
• Programın kullanıcı arayüzü” ve fikir olması nedeniyle korunmayan algoritmalar”, bilgisayar programı ile işletilen ancak teknik işlem yapan makineler“ patent olarak, Yeni ve ayırtediciliği olan “kullanıcı arayüzleri“ tasarım olarak korunur.
Yazılımlar yukarıda izah edilen şartların varlığı halinde Fikir Sanat Eserleri Kanunu kapsamında eser olarak korunabilmekte ve sahibine çeşitli hukuki imkanlar sağlamaktadır. Ancak istisnai olarak yazılımın bir cihazla entegre olduğu ve buluş niteliği taşıyan bir ürünün patente konu olabilmesi veya bir yazılım ile tekniğin bilinen durumunu aşan ileri teknik etkili bir buluş söz konusu olması durumunda buluş ile birlikte patent tesciline konu olması mümkündür.
Yazılım sahibinin Kanundaki nitelendirmesiyle eser sahibinin, sahip olduğu mali hakların kullanımını üçüncü kişilere devretmesi lisans sözleşmesi ile olmaktadır. Sözleşmede lisans verilen kişiden başkasına lisans verilmeyeceği düzenlenmiş ise inhisari lisans bu konuda bir sınırlama söz konusu değilse inhisari olmayan lisans sözleşmesinden söz edilir. Eser sahibi kullanma yetkisinin devrini süre, yer ve içerik olarak kısıtlayabilir. Dolayısıyla yukarıda adı geçen mali haklardan biri veya birkaçı lisans sözleşmesine konu edilebilir.
Kanun koyucu bir eseri hak sahibi kişilerin yazılı izni olmaksızın çoğaltan, hukuka aykırı şekilde çoğaltılan eserleri satışa arz eden, satan, kiralamak veya ödünç vermek suretiyle ya da sair şekilde yayan, ticari amaçla satın alan, kişisel kullanım amacı dışında elinde bulunduran ya da depolayan kişi hakkında bir yıldan beş yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunacağını düzenlemiştir (FSEK md.71). Söz konusu düzenleme uyarınca lisanssız bir bilgisayar programını şahsi kullanım amacıyla satın alma ve elinde bulundurma fiilleri suç teşkil etmemektedir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, bir bilgisayar programının CD, USB, hard disk ve benzeri araçlara kopyalanması veya internet üzerinden indirilmesi (download) hallerinin çoğaltma olarak nitelendirilerek cezai sorumluluğun doğmasına sebebiyet verecek olmasıdır. Kanun koyucu yukarıda zikredilen hallerden bazıları bakımından etkin pişmanlık hükmüne yer vermiştir. Buna göre, hukuka aykırı olarak üretilmiş, işlenmiş, çoğaltılmış, dağıtılmış veya yayımlanmış bir eseri satışa arz eden, satan veya satın alan kişi, kovuşturma evresinden önce bunları kimden temin ettiğini bildirerek yakalanmalarını sağladığı takdirde, hakkında verilecek cezadan indirim yapılabileceği gibi ceza vermekten de vazgeçilebilir.
Ayrıca söz konusu bilgisayar programlarının hukuka aykırı olarak çoğaltılmasını önlemek amacıyla oluşturulmuş ilave programları etkisiz kılmaya yönelik program veya teknik donanımları üreten, satışa arz eden, satan veya kişisel kullanım amacı dışında elinde bulunduran kişinin de altı aydan iki yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır (FSEK md.72). Bu suç takibi şikayet bağlı bir suçtur. FSEK md.71 ve md.72’de yer alan suçlara ilişkin soruşturma ve kovuşturma yürütülebilmesi hak sahibi tarafından yapılacak şikayete bağlıdır.
Lisanssız yazılımları kullananlardan tazminat talep edilebilmesi mümkündür. Bilgisayar programı veya yazılım üzerinde hak sahibi olan kişinin, mali ve manevi haklarının tecavüze uğraması halinde başvurabileceği birden çok hukuki çare mevcuttur. Hakları tecavüz tehlikesine maruz kalan eser sahibi muhtemel tecavüzün önlenmesi amacıyla tecavüzün men’i ve tecavüzün refi davasını açabilir. Ayrıca mali hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, maddi tazminat olarak yazılı izin alınmaksızın bilgisayar programını çoğaltan kişilerden sözleşme yapılması halinde isteyebileceği bedelin veya kanun hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını talep edebilir. Burada belirtilen rayiç bedelinin hesaplanmasında eserin beğeni ölçüsü, sayfa miktarı, estetik görünümü, nitelik ve niceliği, ihlal edilen hakkın türü, coğrafi kapsamı, ihlal süresi, ihlalin yapıldığı vasıta, bunun ulaşabildiği halk kitlesinin büyüklüğü gibi kriterler dikkate alınarak bilirkişi tarafından hazırlanan rapora istinaden hakim tarafından belirlenir. İzinsiz çoğaltılan kopyalar satışa sunulmamışsa hak sahibi çoğaltılmış kopyaların, çoğaltmaya yarayan araçların imhasını veya üretim maliyet fiyatını geçmeyecek uygun bir bedel karşılığında kendisine verilmesini ya da sözleşme olması durumunda isteyebileceği miktarın üç kat fazlasını talep edebilir. İzinsiz çoğaltılan kopyalar satışa çıkarılmışsa hak sahibi, tecavüz edenin elinde bulunan nüshalar bakımından da yukarıda izah edilen talepleri ileri sürebilir. Yine eser sahibi ihlalden kaynaklı olarak manevi tazminat talebinde de bulunabilir. Tazminat hukukunun temel bir kuralı olan uğranılan zararın miktarının, davacı tarafından ispatlanması gerektiği hususu, fikri mülkiyet hakkı ihlali nedeniyle açılan tazminat davalarında da geçerlidir.
Kanunda bilgisayar programı sebebiyle sahip olduğu mali hakları ihlal edilen kişinin, tecavüzün men’i ve ref’i davalarının yanı sıra haksız fiile dayalı tazminat davası açması da öngörülmüştür Haksız fiile dayalı tazminat davası, hak sahibinin tecavüzü ve tecavüzü gerçekleştireni öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl ve her halde 10 yıllık zamanaşımına tabidir. Haksız fiil aynı zamanda bir suç teşkil ediyor ve ceza zamanaşımı süresi daha uzunsa, bu süre hukuk davasına da uygulanacaktır.
Patent sahibinin izni olmaksızın buluş konusu ürünü kısmen veya tamamen üretme sonucu taklit etmek
Kısmen veya tamamen taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde, tecavüz yoluyla üretilen ürünleri satmak, dağıtmak veya bir başka şekilde ticaret alanına çıkarmak veya bu amaçlar için ithal etmek veya ticari amaçla elde bulundurmak veya uygulamaya koymak suretiyle kullanmak,
Patent sahibi tarafından sözleşmeye dayalı lisans veya zorunlu lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları ü.üncü kişilere devir etmek,
Bu fiillere iştirak veya yardım veya bunları teşvik etmek, bu fiillerin yapılmasını kolaylaştırmak, elindeki ve haksız olarak üretilen veya ticaret alanına çıkarılan eşyanın nereden veya nasıl sağlandığını bildirmemek,
• Patent başvurusu yayınlandığında patent hakkı ihlalinden dolayı hukuk ve ceza davası açılabilir. Tecavüz eden, başvurudan veya kapsamından haberdar edilmiş ise, başvurunun yayınlanmış olmasına bakılmaz.
Mahkeme, patent veya FM verildiğine dair ilanın bültende yayımından önce ileri sürülen iddiaların geçerliliğine ilişkin karar veremez.
• Eser sahibi bir kişi olabileceği gibi eser sahipliği birden fazla kişiden de oluşabilir. Birden fazla kimsenin iştirakiyle meydana getirilen eser ayrılmaz bir bütün teşkil ediyorsa, eserin sahibi, onu vücuda getirenlerin birliğidir. Birliğe adi şirket hakkındaki hükümler uygulanır.
Eser sahiplerinden biri, birlikte yapılacak bir işleme haklı bir sebep olmaksızın izin vermezse, bu izin mahkemeden istenebilir. Eser sahiplerinden her biri, birlik menfaatlerine tecavüz edildiği takdirde tek başına hareket edebilir. Bir eserin vücuda getirilmesinde yapılan teknik hizmetler veya teferruata ait yardımlar, iştirake esas teşkil etmez. Birden fazla kimsenin iştiraki ile vücuda getirilen eser, ayrılmaz bir bütün teşkil ediyorsa bir sözleşmede veya hizmet şartlarında veya eser meydana getirildiğinde yürürlükte olan herhangi bir kanunda aksi öngörülmediği takdirde birlikte eser üzerindeki haklar eser sahiplerini bir araya getiren gerçek veya tüzel kişi tarafından kullanılır.
• Tüzel kişi eser sahibi olamaz. Mali hakların sahibi olabilir. Manevi haklar gerçek kişi eser sahibinde kalır.
Türk yazılım sektöründeki problemlerden en önemlisi olan işveren işçi ilişkisinde işyerinden ayrılan işçinin farklı işyerinde veya kurduğu şirketinde yazılımı kullanması, yazılım korsanlığıdır.
Bilgisayar Programının Bir Hizmet İlişkisi Çerçevesinde Oluşturulması
A. Maddi haklar
Eğer bilgisayar programı bir hizmet sözleşmesi çerçevesinde oluşturulmuşsa, programın eser sahibi yazılımcı şahıs olmakla birlikte, program üzerindeki mali hak sahibi yazılımcı şirket olacaktır.
• Bir bilgisayar programının yaratıcısı, ön çalışmaları ve bilgisayar programının kodlarını yazan kişidir. Bilgisayar direktifine göre eserin yaratıcısı eseri meydana getiren gerçek kişi veya kişilerdir.
B. Manevi haklar
Manevi haklar, eser sahibine aidiyeti dolayısı ile eser sahibine sıkı sıkıya bağlı olan devredilmeyen ve mirasa konu olamayan haklardır. Yabancı doktrinde manevi hakların bilgisayar programı sahasına uygun olmadığı görüşü hakimdir. Ancak direktifin 2/3. maddesi işçi tarafından yaratılan bilgisayar programları üzerindeki tüm mali hakların işveren tarafından kullanılacağını belirtilmekle zımnen programı yaratan işçinin manevi haklarını kullanacağı kabul edildiği değerlendirilebilir.
FSEK md. 38 / 3’e göre bilgisayar programını yasal yollardan edinen kişinin programı yüklemesi çalıştırması ve hataları düzeltmesi sözleşme ile önlenemez. Kanun, bilgisayar programlarında hataların düzeltilmesini kabul etmiş ve aksinin sözleşme ile dahi önlenemeyeceğini belirtmiştir.
FSEK md. 22/ 3’e göre “çoğaltma hakkı bilgisayar programının geçici çoğaltılmasının gerektirdiği ölçüde programın yüklenmesi görüntülenmesi çalıştırılması iletilmesi ve depolanması fiillerini de kapsar.” Bilgisayar programlarının çoğaltılması, programın herhangi bir elektronik şekilde saklanmasıdır. Bu tanıma göre bilgisayar programının bir disketten başka bir diskete aktarılması bilgisayarın hafızasına yüklenmesi ekranda gösterilmesi dahi bilgisayar programının çoğaltılmasıdır. Bu işlem sadece yasal kullanıcıya ait olup onun dışındakilerin kullanımı hak ihlalidir.
• Kiralamayı da içine almak üzere, bilgisayar programının aslının veya nüshasının herhangi bir biçimde kamuya yayımı hak sahibinin iznine bağlıdır. Bilgisayar programının bir nüshasının hak sahibince onun, izni ile ilk satışı sonrası kiralanmasını kontrol etme hakkı dışında, yayım hakkı tükenir.
Sözleşmede hüküm yoksa, hata düzeltme de dahil bilgisayar programının amaca uygun kullanımı için gereken, bilgisayar programının onu hukuki yollardan edinen kişi tarafından çoğaltılması ve işlenmesi hak sahibinin iznini gerektirmez. Bilgisayar programını kullanma hakkına sahip kişinin bir adet yedekleme nüshası yapması, bu kullanım için gerekli olduğu sürece sözleşme ile önlenemez. Bir bilgisayar programını kullanma hakkına sahip kişinin, yapmaya hak kazandığı bilgisayar programının yüklenmesi, görüntülenmesi, çalıştırılması, aktarılması veya depolanması fiillerinden herhangi birini ifa ederken, bilgisayar programının herhangi bir elemanına temel oluşturan fikir ve prensipleri belirlemek için, programın işleyişini gözlemlemesi, tetkik ve denemesi izin gerektirmez.
FSEK md. 52’ye göre mali haklara dair sözleşme ve tasarrufların yazılı olması ve verilen hakların ayrı ayrı gösterilmesi gerekir. Bu hüküm lisans sözleşmelerini de kapsamaktadır.
Lisans sözleşmesi iki şekilde yapılabilir:
A-Tam lisans
Eğer eser sahibi kullanımı başkasına da devretme hakkını kendinde saklı tutmuşsa basit lisans sözleşmesinden, kullanımın devrini içeren anlaşmanın başkasına kullanma hakkını devretmemeyi içermesi durumunda tam lisans anlaşması söz konusu olur.
B-Basit Lisans
Tam ruhsat halinde eserin mali haklarının sahibi bu hakları başkasına veremez. Yazılım firmalarının genelde verdikleri lisanslar basit ruhsat niteliğindedir.
Lisans sözleşmesiyle, telif hakkının bizzat kendisi değil fakat kullanma hakkı devredilmektedir. Lisans sözleşmesi ile hak devredenin malvarlığından çıkmaz, kullanma hakkını devralan kişi sadece lisans sözleşmesinin sınırları çerçevesinde hakkı kullanır. Kural olarak bir bilgisayar programının izinsiz çoğaltılması ve satılması yasaktır, ancak lisans hakkının tanınması ile bu işlem meşru hale gelmektedir.
Kaynak kodu, yazılımla beraber verilmek zorunda değildir. Yazılım farklı ihtiyaçlara göre değiştirilemez ya da ondan faydalanarak yeni bir yazılım yaratılamaz. Yazılım, onu geliştirene bir lisans parası ödenmeden kopyalanamaz ve paylaşılamaz.
FSEK’ de sayılan eserin korunmasına yönelik davalar:
-Tecavüz’ün Ref’i (Durdurma) Davası (66 )
- Tecavüz’ün Men’i (Önleme) Davası (FSEK 69)
- Maddi manevi Tazminat Davası (70/1-2)
-Elde Edilen Kazanç (70/3)
-Medeni Ceza 3 katı rayiç bedel (68)
- Tespit Davası (FSEK m. 15/3)
Telif Hukukunun sağladığı haklar, çoğaltma hakkı, temsil hakkı, yayma hakkı, işleme hakkı, gibi haklar başkalarının bu hakları kullanmalarını yasaklama hakkını verir. Telif hukuku kapsamında eser sahibine tanınan hak ve yetkiler mutlak ve tekelci niteliktedir. Mutlak nitelikte tanınan bu hakların ihlal edilmesi halinde dava yoluna gidilebilir.
FSEK m. 38, bilgisayar programını yasal yollardan edinen kişi programı yükleme, çalıştırma ve hataları düzeltme hakkı vardır bu sözleşme ile önlenemez. bilgisayar programını kullanma hakkına sahip kişi bir adet yedekleme kopyası yapabilir. Bu da sözleşme ile önlenemez. Bilgisayar programının kullanım hakkına sahip kişi bilgisayar programının yüklenmesi, görüntülenmesi, çalıştırılması, iletilmesi veya depolanması fiillerini ifa ettiği sırada, bilgisayar programının herhangi bir ögesi altında yatan düşünce ve ilkeleri belirlemek amacı ile, programın işleyişini gözlemlemesi, tetkik etmesi ve denemesi serbesttir.
FSEK 68/1. fıkrasında, eseri, icrayı, fonogramı veya yapımları hak sahiplerinden bu Kanuna uygun yazılı izni almadan, işleyen, çoğaltan, çoğaltılmış nüshaları yayan, temsil eden veya umuma iletenlerden, izni alınmamış hak sahipleri sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya bu Kanun hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını isteyebileceği belirtilir.
Maddenin ikinci fıkrası izinsiz çoğaltılan kopyaların satışa çıkarılmamış olması halinde hak sahibinin çoğaltılmış kopyaların, çoğaltmaya yarayan film, kalıp ve benzeri araçların imhasını veya üretim maliyet fiyatını geçmeyecek uygun bir bedel karşılığında kendisine verilmesini ya da sözleşme olması durumunda isteyebileceği miktarın üç kat fazlasını talep edebileceği ve bunun izinsiz çoğaltanın hukuki sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı belirtilir.
Maddenin sonraki fıkralarında “İzinsiz çoğaltılan kopyalar satışa çıkarılmışsa hak sahibi, tecavüz edenin elinde bulunan nüshalar hakkında ikinci fıkradaki şıklardan birini kullanabilir.
• Bedel talebinde bulunan kişi, tecavüz edene karşı onunla bir sözleşme yapmış olması halinde haiz olabileceği bütün hak ve yetkileri ileri sürebilir. şeklinde düzenlenmiştir.
• Davacı eser sahibi olan müvekkilinin bilgisayar programının, izin alınmaksızın davalı tarafından programa yeni özellikler eklenmek suretiyle çoğaltıldığını ve piyasaya sunulduğunu, eser sahipliğinden kaynaklanan haklarını ihlali nedeniyle tecavüzün tespiti, önlenmesi ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasını istemiş, birleşen davada ise ruhsat sahipliği iddia edilmiştir. Mahkemece yazılımın FSEK m. 2 kapsamında eser olduğu, yazılımın başlangıç aşamasını oluşturan kaynak kodların ilk versiyonunda eser sahipliğinin davacıya ait olduğu kabul edilebilir ise de , sonraki aşamalarda taraflarca kod paylaşımı yapılmak suretiyle geliştirildiğini 2008 yılından sonra ortaya çıkan geliştirme ve versiyonlar itibarıyla yazılımın sahibinin davacı ile birlikte davalı şirketin ortaklarının oluşturduğu birlik olduğu, üç gerçek kişinin eser sahibi olduğu çekişmeli yazılımın davacının ilk versiyonu sahip olduğu kaynak kodlardan geliştirildiği, dolaysıyla yazılımın nüvesini oluşturan kaynak kodların sonraki aşamalarda pazarlanabilir hale getirilmesi sürecinde diğer kişileri bir araya getiren davacının FSEK 10/son hükmünce mali hakları kullanma hakkına sahip olduğu, davacının 2010 Ocak ayı Codes yazılımı versiyonunun davalı şirket yetkililerince işlenip gerekirse yeni modüller eklenmesi ve işlenmiş bu haliyle çoğaltılıp satılması konusunda basit ruhsat tanınması konusunda bir mutabakat bulunduğu ruhsat bedelinin davacıya ödenmesi gerektiği ancak davacı taleplerinin zımni rızası bulunması nedeniyle reddini, birleşen dosyada da davacının basit ruhsat sahibi olduğunun ve eylemlerinin ihlal oluşturmadığının tespitine karar verilmiş karar Dairece onanmıştır.
11. HD. 24. 05. 2016, 2015/11887 E, 2016/ 5644 K.
• Davacı ile davalı tarafından işletilen internet sitelerinde kullanılan dava konusu bilgisayar oyun programlarının aynı veya farklı işleme eserlerden oluşup oluşmadıkları belirlenerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın kabulü doğru görülmemiştir.”
11.HD, 17.07.2008, 2007/3304 E. 2008/9425 K
• Davacıya ait yazılımın eser olup olmadığının mahkemece re’sen araştırılması gerekir. Davacı vekili, yargılama sırasında kendi bilgisayar programının yazılım kodlarını mahkemeye sunmuştur. Bu durumda, davacıya ait bilgisayar programının FSEK.nun 1/B ve 2/1. maddeleri kapsamında ilim ve edebiyat eseri olup olmadığı hususu, davacının tercihine bırakılmaksızın, mahkemece re’sen yaptırılacak bilirkişi incelemesi ile belirlenerek; davacı yazılımı eser vasfında ise uyuşmazlığın FSEK’nın 83. maddesi çerçevesinde değerlendirilip bir çözüme kavuşturulması gerekirken,.”
11. HD, E. 2005/13114 K. 2007/4345 13.03.2007.
• Üniversite Rektörlüğünün davacı olduğu davada davalının üniversitede çalıştığı sırada hazırladığı veri tabanı ve yazılım programların telif haklarının davacıya ait olduğu ve davalıların izinsiz kullanımı nedeniyle açılan davada mahkemece öncelikle dava konusu programın eser olup olmadığı bilirkişi incelemesiyle tespit edilmesi gerekirken inceleme yaptırılmaması bozmayı gerektirmiştir.
11 HD. 31. 10. 2013, 2013/3392 E, 2013/19315 K.
• FSEK 66/2 maddesi “Tecavüz hizmetlerini ifa ettikleri sırada bir işletmenin temsilcisi veya müstahdemleri tarafından yapılmışsa, işletme sahibi hakkında da dava açılabilir.” hükmünü haiz olup mahkemece davalının davalı şirketin temsilcisi olarak dava konusu olaydan dolayı sorumlu olduğuna karar verilmiş ise de, dosyada anılan davalının şirket temsilcisi olduğuna dair ticaret sicil kaydına rastlanmamıştır. Ticaret sicil dosyası getirtilerek davalı şirket temsilcisi olup olmadığı tespit edilerek sorumluluğu bulunup bulunmadığının tespiti gerekirken.
11 HD. 14. 06. 2016, 2015/2979E, 2016/6593 K.
• Taraflar arasında imzalanan sözleşmeye konu yazılımın mülkiyet hakkının ihtilaflı olduğu, davacının hizmet bedeli alacağını isteyebilmesi için bilgisayar yazılımı üzerindeki fikri mülkiyet hakkının kime ait olduğunun tespit edilmesi gerektiği, bilgisayar yazılım programının 5846 sayılı FSEK kapsamında eser olduğu ve uyuşmazlığın çözümünde görevli mahkemenin Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmesi gerekir.
11. HD. 2016/8669 E, 2016/7696 K. 03. 10. 2016.
• Bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı şahıs tarafından oluşturulan ve Üniversite web tabanına yerleştirilen “Öğrenci İşleri Otomasyon ve Yazılım Hizmetleri-OBSIS” programının kaynak ve nesne kodları ile davacı tarafa ait programın kaynak kodlarının, veri tabanı yapısının ve veri tabanı erişim mantığının, yazılım mimarilerinin tamamen farklı olduğu, eşleşen hiçbir dosya bulunmadığı, arayüze esas sayfa tasarımları arasında benzerlikler bulunduğu , ancak davacıya ait arayüzün güzel sanat eseri niteliğinde olmadığı ve 554 sayılı KHK uyarınca yapılmış bir tasarım tescilinin de bulunmadığı, öte yandan bizatihi web sayfasının görünümüne ilişkin arayüzler sebebiyle açılmış bir davanın da olmadığı, davacının eser niteliğindeki bilgisayar programından doğan FSEK kapsamındaki bir hakkının ihlal edilmediği gerekçesiyle davanın reddine dair karar onanmıştır.
2015/1510 E, 2015/8419 K, 17. 06. 2015. T.
• Davacı 8 bilgisayar programının izinsiz kullanması nedeniyle FSEK 68 maddesi uyarınca talepte bulunmuş mahkemece davacının programların mali hak sahibi olduğu, ancak hak sahibinden lisans alınmak suretiyle kullanılabileceği belirtilerek ü. katı tazminat talep haklarının bulunduğu gerekçesiyle verilen karar dairece onanmış muhalif kalan üyeler “tecavüzün şümulünü, kusurun olup olmadığını, varsa ağırlığını” takdir etmek durumunda bulunduğundan, dava konusu olayda talep edilebilecek “en çok üç kat fazla” tazminatın tecavüzün şümulüne ve kusurun ağırlığına göre belirleme yetkisinin mahkeme hakimine ait olduğunu, BK’nın 43/1 maddesinin de bu yetkiyi desteklediği, mahkemenin bu hususları tartışmadan doğrudan belirlenen rayiç bedelin üç katına hükmetmesinin isabetsiz bulunduğu, Anayasa Mahkemesinin konu ile ilgili 28. 02. 2013 gün 2012/133 E, 2013/33 K’daki gerekçenin de muhalefet görüşüyle aynı mahiyette olduğu belirtilmiştir.
11. HD. 2015/446 E, 2015/4862 K , 08. 04. 2015 T.
• Davacı, programın pazarlanmasını sağlayan şirketin yöneticisi olan Adnan’ın ölümünden sonra, sahibi olduğu eseri şimdiki eşi olan Ayşe aracılığıyla “Dinamik Hukuk” ismi altında pazarlamaya başladığına göre, davalı şirketin karineden doğan yetkisinin anılan tarihte son bulduğu, eser sahibinin rızası hilafına eserle ilgili mali hakların kullanılması veya üçüncü kişilere karşı ileri sürülmesi mümkün bulunmadığından dava konusu eseri, sahibinin rızasıyla pazarlayıp dağıtan davalı Ayşe’nin eylemine davalı şirketin karşı çıkması ve bundan dolayı tazminat istemesinin mümkün görülmediğinden bahisle kabul edilen davada karar onanmıştır.
11. HD. 27. 06. 2014, 201473 E, 2014/12293 K.
• Bu programların tek bir gerçek kişi tarafından yazılmadığı, S.Bakanlığı’nda çalışan doktor ve diğer personel ile bu amaçla kurulan ve ücretleri ödenen dernek ve şirket tarafından temin edilen görevlilerin katılımı ile oluşturulan bir ekip tarafından vücuda getirildiğinin tartışmasız olduğu, bu nedenle programın eser birliği mahiyetini taşıdığı, Bakanlık ile dernek veya şirket arasında katkılarının ne olacağı ve karşılığında ödenecek ücretin ne miktar olacağı konusunda sözleşme bulunmadığı, ancak bu eseri meydana getiren kişileri bir araya getirenin S. Bakanlığı olduğunun tartışmasız olduğu, FSEK’nın 10/4-1 ve 18/2. maddeleri gereğince programların mali haklarının sahibinin davalı S. Bakanlığı olduğu, programların mali haklarının kendisine ait olduğunu, davacının kanıtlayamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Karar onanmıştır.
T. 27.06.2006. 2005/5049 E. 2006/7575 K.
• Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na ( FSEK'e )göre, yukarıda belirtilen hakların; eser veya bağlantılı hak sahipleri veya devrettikleri diğer hak sahibi kişilerden izinsiz kullanılması ve saldırıya konu olması hallerinde; eser sahibi tarafından, eser sahibinin tespiti davası, saldırının tespiti davası, saldırının kaldırılması davası, saldırının önlenmesi davası, maddi ve manevi tazminat davaları açılabilir ( Ünal Tekinalp; Fikri Mülkiyet Hukuku, dördüncü bası, sayfa 97 vd. ).
5846 sayılı FSEK.'in 76. maddesi hükmü gereğince; bu kanunun düzenlediği hukuksal ilişkilerden kaynaklanan uyuşmazlıklarda Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi görevlidir. Ancak bunun için öncelikle, davacı yanın, davada “Fikri mülkiyet hakkına veya hak sahipliğine” dayanması gereklidir.
Somut olayda ise, 5846 Sayılı Yasada korunan haklardan hiç birisine dayanılmadan; TV kanalında yayınlanmak üzere; “Talk Show” programı yapılması veya dizi veya yarışma programlarında sunuculuk, oyunculuk yapmasına ilişkin olarak yanlar arasında imzalanan 26.06.2006 tarihli sözleşmenin haksız feshine dayalı cezai şart ve tazminat istenmiştir.
Borçlar Kanunu'nun 355. maddesinde eser sözleşmesi; “İstisna, bir akittir ki, onunla bir taraf ( müteahhit ), diğer tarafın ( iş sahibi )vermeği taahhüt eylediği semen mukabilinde bir şey imalini iltizam eder” olarak tanımlanmıştır.
Eser sözleşmesinin unsurlarını, eser imal etme, ücret, taraflar arasında anlaşma ve sözleşmenin şekli olarak belirlemek mümkündür.
Eser sözleşmesi bir iş görme sözleşmesi olmakla birlikte, bu sözleşmede önemli olan çalışmanın kendisinden çok, bu çalışmadan ortaya çıkan ve objektif olarak gözlenmesi kabul olan sonuçtur. Bugün için artık söz konusu sonucun mutlaka maddi bir şeyde kendisini göstermesi gerekmediği görüşü gerek öğretide ve gerekse uygulamada baskın bulunmaktadır. İnsan emeği ürünü olmak ve maddi bir varlıkta devamlı olarak kendini göstermek kaydıyla, maddi olmayan şeylerin, örneğin fikri çalışma ürünlerinin dahi eser kavramı içine gireceği kabul edilmektedir. Bir yapı planı çizilmesi, bir kitap yazılması, bir tablo yapılması, yeni bir buluşun uygulanması suretiyle bir şey vücuda getirilmesi, bir film için senaryo hazırlanması gibi.
Giderek, insan emeği ürünü olup bir bütün görünüşünü arz eden ve iktisadi değeri bulunan her hukuki varlık, maddi nitelikte olsun veya olmasın, bir eser sayılmaktadır. Başka bir deyişle, objektif olarak tespiti mümkün olan belirli bir maddi veya maddi olmayan sonucun meydana getirilmesi, istisna akdinin konusunu oluşturabilir. Bu suretle İsviçre mahkeme içtihatları şu hallerde bir istisna akdinin varlığını kabul etmektedirler: Bir gazeteye bir ilan konulması, radyo, televizyon reklamları, ışıkla reklam, bir reklam kampanyasının bir müşavir tarafından planlanması, bir mağaza vitrinin düzenlenmesi, bir sanatçının radyoda bir tek konser vermesi, ücret karşılığı seyredilen havai fişek gösterisi, kızak yarışı, bisiklet yarışı düzenlenmesi, sinemada film gösterilmesi, şefiyle sözleşme yapılarak tutulan ve akitte kimlikleri belirtilmeyen, diğer çalgıcılarının ücretleri şef tarafından verilen bir dans orkestrasının bir lokalde çalışması, bir yarış atının eğitilmesi, bütün bu hallerde, maddi bir şey imalini veya böyle bir şeyin değiştirilmesini gerektirmeyen, fakat bir insan emeğinin tek bir bütün görüntüsünü taşıyan sonuçları karşısında bulunulmaktadır ( Turgut Uygur; Borçlar Kanunu, cilt 6, sayfa 7453, Bası 2003 )
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU T. 18.11.2009, E. 2009/15-459, K. 2009/541.