Anayasanın 13. maddesi, ilk biçiminde genel sınırlama sebeplerine yer veren içeriğiyle özgürlükler açısından oldukça kısıtlayıcı bir madde iken, 2001 yılında bambaşka bir içeriğe bürünerek, daha tatmin edici bir içerik kazanmıştır:
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
Madde bu biçimiyle artık temel hak ve özgürlükler için bir “genel sınırlama maddesi” değil, “genel koruma maddesi” niteliğine bürünmüştür. Bir kere, artık genel sınırlama sebepleri metinden çıkarıldığı için, hak ve özgürlükler yalnızca ilgili anayasa maddesindeki nedenlerle (özel sınırlama sebepleriyle) sınırlandırılabilir. Bunun yanında maddede, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması konusunda yasa koyucunun iradesini sınırlayan başka güvenceler de bulunmaktadır.
Maddede yapılan değişiklikle, 1961 Anayasası döneminde geçerli olan, ancak 1982 Anayasası’nda kendine yer bulamayan “hakkın özü” kriteri ya da “öze dokunma yasağı” yeniden anayasaya dâhil edilmiştir. Tanımlamak gerekirse, bir hak ya da özgürlüğün kullanımını tümüyle engelleyen, önemli ölçüde güçleştiren ya da kullanılmasını anlamsız hale getiren her türlü sınırlama, hakkın özüne dokunmuş olur.
Maddede, yasa ile sınırlama zorunluluğu yine bir güvence olarak yerini almıştır. Yine yapılan sınırlamanın, anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olması, demokratik toplum düzeninin, laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaması anayasal zorunluluktur.
Anayasanın sözüne ve ruhuna aykırı sınırlama getirememe hususu, 1961 Anayasası’nda da yer almaktaydı ve 13. maddede muhafaza edilmişti. “Demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmama” ölçütü ise, 13. maddenin ilk metninde, 1961 Anayasası’nda yer alan “hakkın özü” ölçütünün yerine getirilmişti. Bu tercihin, hak ve özgürlüklerin güvencesi bakımından bir sorun doğurup doğurmayacağı tartışılmış olsa da, Anayasa Mahkemesi kararları ve öğretideki görüşler, bu kaygıları boşa çıkarmıştır. Çünkü Anayasa Mahkemesi, verdiği kararlarında, bu iki ölçütün aynı şeyi ifade ettiğini vurgulamıştı. 2001 tarihli değişiklikle “hakkın özü” ölçütü yeniden maddeye eklenince, bu durum iyice pekişmiş oldu. Bu arada, “demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmama” ölçütünün, AİHS’de yer alan “demokratik toplumda gerekli olma” ölçütünden ilham alınarak benimsendiğini hatırda tutmak gerekir.
Ölçülülük ilkesi, maddeye 2001 değişikliği ile eklenmiştir. Ölçülülük ilkesi, temel hak ve özgürlüklere getirilecek sınırlamanın amaca uygun ölçüde olması gerekliliğini ifade eder. Ölçülülük ilkesi, üç alt ilkeden oluşur. Bunlar “elverişlilik”, “gereklilik” ve “orantılılık” ilkeleridir. “Elverişlilik” alt ilkesi, temel hak ve özgürlüğe getirilen sınırlandırmanın ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını, “gereklilik” alt ilkesi sınırlandırmanın ulaşılmak istenen amaç için gerekli olmasını, “orantılılık” alt ilkesi ise sınırlandırma ile ulaşılmak istenen amaç arasında orantı olmasını ifade eder. Ölçülülük ilkesi, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasının, bu hakların tümüyle ortadan kaldırılmasını engelleyecek şekilde yapılmasını gerektirir.
“Laik Cumhuriyetin gereklerine aykırı olmama” ölçütü, 2001 değişikliği ile ilk kez maddeye eklenmiştir. Buna göre, temel hak ve özgürlüklere getirilecek bir sınırlamanın laik cumhuriyetin gereklerine aykırı olmaması gerekir. Örneğin inancını açıklama özgürlüğüne laiklik ilkesi ile çelişen, taraflı ve ayrımcı bir sınırlama getirilmesi, bu ölçüte aykırı olacaktır.
Sınırlamanın ancak kanunla yapılabilmesi, 1924, 1961 ve 1982 Anayasalarında ortak bir güvence olmakla birlikte, geçmişi 1789’a kadar (Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi) götürülebilecek bir güvencedir. Bununla, temel hak ve özgürlüklerin yürütmenin ve idarenin düzenleyici işlemleriyle sınırlandırılması engellenmek istenmiştir Buna göre örneğin cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle bir hak ya da özgürlüğün sınırlandırılması söz konusu dahi olamaz.
Anayasanın 13. maddesinin öngördüğü temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması rejimi aşağıdaki şekilde özetlenebilir:
(i) Sınırlama kanunla yapılmalıdır. Yürütme işlemleriyle sınırlama yapılamaz.
(ii) Sınırlama, mutlaka ilgili maddede sayılan (özel) sınırlama sebeplerine dayandırılmalıdır.
(iii) Sınırlama, anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olmalıdır.
(iv) Sınırlama, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmalıdır.
(v) Sınırlama, temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunmamalıdır.
(vi) Sınırlama, laik Cumhuriyetin gereklerine aykırı olmamalıdır.
(vii) Sınırlamada ölçülülük ilkesine uyulmalıdır.